Birbirimizden habersiz, her birimiz başımızdan geçen boşanmalar ve bu süreçte çocuklarımızın ve bizlerin maruz kaldığı haksızlıklarla tek başımıza mücadele vermeye çalışıyorduk.

Haksızlıklarla mücadele ederken yollarımız kesişti.

Başlangıçta manevi olarak birbirimize destek olmaya çalışıyorduk, zaman içerisinde dayanışma ile birlikte daha güçlü olduğumuzu gördük. Hukuki konularda birbirimize destek olmaya başladık. Çocuklarımıza ve bizlere karşı işlenen hak, hukuk ve insan hakları ihlallerine, daha sağlam ve dik durabilmek için mücadele etmeye başladık.

Çocuklarını göremeyen, yahut çocuk haczine maruz kalan babalar olarak, sosyal paylaşım sitelerindeki platformumuzun ardından dernek kurarak sesimizi duyurmaya yaşanan haksızlıklarla mücadele etmeye başladık.

Dernek üyelerini bir araya getiren unsur, hepimizin başından geçen boşanmalar ve bu süreçte çocuklarımızın ve bizim maruz kaldığımız haksızlıklardır.

En önemlisi çocuklarımızın birey ve çocuk olmaktan doğan temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi bizleri kenetledi ve bu derneğin kurulmasına vesile oldu. Bizi bir arada tutan, motive eden yegâne unsur kendilerini ve haklarını savunamayacak durum da olan çocuklarımız ve onların korunması gereken varlıklarıdır.

Ne yazıktır ki 1950 de kabul edilen İnsan Hakları ve 1994 te Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi usulüne göre yürürlüğe girmiş ve Anayasamızın 90. maddesi gereği iç hukuk kuralı haline gelmesine rağmen, özellikle medeni kanunumuz bu sözleşmelere uygun hale getirilmemiştir. Uygulamada velayet anneye verilmektedir. Çocuklarımız bir birey, bir insan; kendilerine ait hakları olduğu göz ardı edilmektedir. Güncel hukuk düzeni içinde bir borçluya ait evcil hayvanlar, hayvan hakları gereğince haczedilemiyorken yine bir borçluya ait ikamet ettiği konuttaki eşyalar hacz edilemezken, bizler kendi öz evlatlarımızı, canlarımızı haczederek görmek zorunda bırakılıyoruz. Buna sebep olan velayet sahipleri sırf kadın oldukları için mahkeme kararlarını tanımadıkları halde bir yaptırıma maruz kalmıyorlar.

Çocuklarımız babalarının ilgi ve bakımından mahrum olarak ve tek ebeveynli büyümeye mahkum ediliyorlar. Bilimsel olarak birçok araştırma sonucu tek ebeveyn yetişen çocukların gelecekte suça meyilli problemli oldukları tespiti yapılmıştır.

Boşanmalar her yıl bir önceki yıla nazaran yüzde 5 artarken, suça karışan çocukların sayısı da adalet bakanlığının resmi istatistiklerinde de aynı paralelde artmaktadır.

Yine istatistiklere göre suça karışan çocukların çok büyük bir kesimi parçalanmış ailelerin çocuklarıdır.

Ebeveynler boşanmış olsa dahi müşterek çocuklarla aralarında kan ve soy bağından doğan aile hayatı devam etmektedir. Bu durum uluslararası sözleşmeler ve anayasamız tarafından korunuyor olmasına rağmen uygulamalarda göz ardı edilmektedir.

Devletimizin biz babaların çocuklarımızla aramızdaki aile hayatımızı korumak ve saygı duymak yükümlülüğü vardır.

Bu ülkede dini bayramlarda, hapishanede bir mahkumu gidip ziyaret edebilirsiniz, ama “mahkemenin belirlediği gün ve saatte , cebinizde paranız yoksa , icra müdürlüğüne gitmeden, işlem yaptırmadan, yanınız da icra memuru, pedagog, psikolog, olamadan öz çocuğunuzu görmezsiniz. Bunun ile birlikte herhangi bir insan benim çocuklarımı rahatlıkla görüp sevebilir.

Babasız bırakılmış çocuklar, çocuksuz babalar derneği çatısı altında toplanan tüm babalar olarak bizler bize verilen ayda iki kez ziyaretçi olma statüsünün biz babalara ve çocuklarımıza karşı uygulanan zulüm olduğunu düşünüyoruz ve diyoruz ki; bizler babayız, ziyaretçi değiliz!

Babasız Bırakılan Çocuklar Çocuksuz Babalar Derneği Kurucu Üyeleri ;

İbrahim AKSOY     |Başkan

Hüsnü KUTLUAY |Başkan Yardımcısı

Barış ALTUNAY    | Genel Sekreter

Musa BAŞ               | Üye

Bahadır ÜNEY       | Üye

Rıza TUNAMAN    | Üye

Mesut GÖKKAYA  | Üye